3 Şubat 2012 Cuma




Bir testi kırıldı kalbimde
bu sabah
bir çarşamba gibi telaşsız .
Dantelden üzülme bir gelin
uzun kıvrak kınasını daldırdı
hüznüme.
Bahtiyarlık ,
yanık rengiyle,
avucumun icinde
bir ıslak odun gibi
atese küs.
-kaldı öyle..

Arnavut kaldırımlı bir yokuşta
topuğundan sıkılmış bir tango
siyah kumaşlardan
cılız yalnızlıklarını topluyor
topluyor..
bir yön arıyor kendine
öyle kadife
ve o kadar hafif ki
söylenecek sözler-
Sokaktan anladığı ne varsa çözülüyor içinde.
Eski İstanbul gibi
yenileniyor bacakları.
Kasları sanki
Alman kilisesi
Günlerden 1921.
İstanbul
-Asla yıkılmayacak
bir meyhane!
..
İçiyor kendinden.
bir yüzyıl sanki
alkolün etkisiyle biraz
izinsiz öyle..
- geçiyor.

Bütün kediler bu dansa sahit!
İstanbul akıyor gözümden
yıldız yokuşu
benim en iç gökyüzüm!
-işte kayıyor ellerimden
bizi tutana aşk olsun!

Ten dedigin
sardunya!
güneşi gördü mü
yedi yerinden veriyor
gülünü.
O yalnızların adına
imzasını atanlar
görecekler gününü!
O bahtsız eteklere
zincir atan tığlar
peygamber olunca
örüldüğü yerde
nasıl bir çuvaldız olacak
yeniden!
battığı yerden doğmayacak bir güneş
gibi
yüzlesecek insan
kendiyle
-siir kendini kusuyor işte!
Al!
Bitmeyecek şarkı sustugunda bile!
Hadi ben ağlarım
anlarsa çarşamba anlar.
günlerden taksi
koca bir paris metrosu..
gidiyor
içimden ay ışığıma!
Olmuş aylar
sen de ocak
ben deyim
bu son olacak!

Ama sevdiğimiz ne varsa.
son nefeste tutulan bir elin
bir an için kalbine döndüğü
o kutsal aynada
-kendine bakacak..

Saçlarını tarayacak
Sığın bir içtenlik.
Ve ölüm
bir köy evi gibi..
Gerçekten üşümedikçe
Asla ısınmayacak
insan!







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder