29 Şubat 2012 Çarşamba


ZAN



Benim ölümüm 
ne arpadan 
ne arkadaştan olur.


Bitkin bir hal 
söylenecek söz 
bir İbrahim gibi
birikmişken üstelik .

Paylasamadikca olur.
Vermedikce ölür .
Verdikce de pişman .

Ne arpadan ölürüm
Ne dört nala koşarak .


Boşlukta bir ip gibi

kelleyi duvarıma yükler de

derinlerde bir yerde 

ağrıma giderim .

An'ca .   


-Hayir .
-
Bana kalsa .





25 Şubat 2012 Cumartesi



TAM DA ..!  HAH!






O kadar başkasının sevdigi seylerle ilgilidir ki sadece:sanatci olmaya kalkisir,olmadi hep en sevdigi yazilarin sahiplerini merak etmeden kalbinde isimsiz cumleler tasir..sosyal paylasir alanlarını-paylasim alanlarinda ise cizdigi resimde yalnizdir..boyle gecer gunler ve tesadufle gelmeyen butun hayirli haberler bir matematik bahanesiyle kalbinde buyuk ovguler bile tasir..Gosteri Sanati ile kendi arasinda asla soz konusu olmamis bir korelasyon olusturur insan kendine..Insan cunku- cogu zaman : Sadece kendi'nin dışına çıkıp, orada kala da-bilir.Hiç bir şey olmadan .Ve yatsı gelip de mum söndüğünde tuhaf bir iz kalir geriye.Hep,'zaten hic olmamis!' seyi cagristiran..Bu suni cilvenin adi şudur : Tam senin gordugun an'da birbirine denk düşen rakamlar.. 11:11 mesela..:) 01:01..:) 02:02..Yani kum yüzüne parmağini daldirip da ,güneşin gitmeye kaç kaldıgına dair yuruttugun fikire hiic dahil olmayan an!ama dijital alanda -herkes birbirini dusunur elbet:) dusunmez olur mu hic:)...kıyak bile gecer bazen:mesela baskasiylayken de düşünür:)Biraz yiyorsam elimi,biraz dalginlikla gidiyorsa yazmaya ..yaniyorsa yaralarim yaşlari silerken,hayvani severken..
dua ederken mesela,dalginlikla aniden ruzgarin nerden estigini soyluyorsa bir parmaktaki açık yara..Bilirimki bunca zararin altinda... Kızgın kuma değmiş el'in .Güneş'e Ra diyen suretin..Vakitin geç olduğunu söyleyen gençligi de vardir Tanrı'nin.....Yok efendim denk gelmiş!aman isaretmis!o da seni tam ..iste ah! ya ne sevgi be..ah dusunuyor beni iste bak!15:15..5'e 1 ekle-6 ohaa.. oha toplamda 98..mi yani 9 sekiz daha!-ah! evet ....noluyor yahu?
Olacaği var iken ..Olmuşsa! "Ol!" gibi karsindaysa artik!
Zaman bırakır mı bunu Saatin yanına !
Senin olsun efendim !
Bütün saadetler mümkündür çünkü !



Gonc.







FOTOGRAF



Siyah örgüden yorgun bir anne
Bağdaş olmuş karanlıkla
Sarılmış sevdiğine
-Sütleniyor sevdiği
Aşk üzerlerine afiyet.

Erkeğin kafası bir dağ gibi
Kadının meme uçlarında
Ve bir çocuk kadının
Omurgasında

Gözyaşını göremiyoruz .
Kanatların izleri okunuyor
Bu çocuk bir akbaba!

Bir kez ağıza alınmış bir söz
Gibi konmuş
Ve kaybolmuş
Bir kadın yolunda.-
Çıkmak istiyor deriden
Ve derinden bir sesle
Yırtınıyor omurgada
Ama bir kuşun özgürlüğü bir kadının
Ölümü olacaksa
Bir aşk aç kalacak demektir.
Kara meme ucunda bir adam
Siyah örgüde
-ölmüş bir tel beyaz.
Asılı kalacaktır
Kendi cümlesine.

Durun!
Bozmayin!
Gülümseyin!


Tebeşir gökyüzünde
Tarhana gibi duran kanlar
Ve dağlarda güvercin kovalayan
Çocuklar ..
Güneşli bir gün.
Hayat bir Selanik gibi
Telaşsız ve bahtiyar.


Bir çocuk
Evinden kaçırdığı dostuna
Balonlar çiziyor
-Afgan duvarlari
Uçuyor adeta!
Bembeyaz!
Silahlar giriyor evlere sonra
Kurşunlar beyaz bir tebeşir gibi
Toprakta !
Ve sarılarak ölenler
Öpüşüyor sanki duvarda
-bu arada öpüşenler
ne güzel çiziyor sarılmayı
duvarlara!


Durun !
Bozmayin!
Gülümseyin!


Bir ev .
Içinde bir sürü
Hücumlar.
Ve kapı aralığında bir terazi.
Aman dokunmayın!
Bir kefesinde sevişen
Sevgili var!

Durun yapmayın!
Bu ağırlıkta
Kefedeki
Daha emeklemeden

Ayaga kalkar!
Lakin duramaz sevgililer
Kadın ağlayarak
Döner sırtını kefeye
Üstüne oturur sevdiğinin
Aşk bir endişe gibi
Bir erkekle vurur kendini
Ve düşerler !
Yüz üstü
Yere!
-ne denli bir ceza bu
havada asılı kalan bir cocuk
melek olur.
bütün sevgililer bir yaş gibi durur
yer yüzünde!

Ne güzelsin yer yüzü!
Ne güzel ağlıyorsun

Savaş alanında
Ölüm !
Bir seccade kılığında gelebilir
Bu gece!
Yeter ki inansin insan!

Tüm generallerin suçlu
Bulunduğu memlekette
Kalbini Ankara’da unutmuş
Bir Mehmetcik!
Yürek omuza çıktığı
Yaşama yolunda
İçinin solu kurşunlamış
Dönebilir evine!
Ve faşist bir endişeyle
Son kibritini
Bir dinamite bağışlamış
Olabilir bile!

-bütün felaketler
sebepsiz sanki.

Ve hepsi de

-Sevgilerle...




Durun diyorum!
Bozmayin iste!
Gülümseyin!



Hayat yaşanmaya teşebbüs -bir insan
Insan ki 
Koca bir teşekkür !
Nihayetinde..

Kabrimde bir film dönüyor !
Sepia.!

Belki de bu
ezberimde kalan
Son cümle..

Gülümseyin!

Çekiyorummm!!

Çeeeeeekk-timmmmm!!






Gonc .




                                                              Evelyn Nesbit 

                                                



24 Şubat 2012 Cuma

TAMAM

Yeni hali güzel .
Böyle olması gerektiği gibi sanki.
Böyle seçilmiş bir kaç renkle-
bir hay.
biraz huy.
-kenarından.
Kime çeksin .
kim geriyorsa ortayı
kendine kendine.
Ona gitsin .

Diyelim ki
başka türlü o.
Sanki bu hal'i
Hal değilmiş .
Biz onu
öyle olmasa da
sahiplenmiş
sevmişken de .
O özmüş.
-de görmemiş biz.
Yok böyle
hummalı sevdalar.
Etekli bayramlar.
Kuru çaya sulanmalar.
Kardan adama
elma kırıp,
üşümeyi şenlikle
soluyanlar.

Kıçımızı yesinler efendim.!

Şişirilmiş deliye
batırdınız iğneyi.!
Şimdi bu Delik,
Öldürmez mi fakirliği.

yok.

Yeni hal'i güzel.
Böyle,
Olması gerektiği gibi.
Sanki.


N'olur yani .






13 Şubat 2012 Pazartesi



KIZIL'DIM ALOBAR !





Biliyorum..

Eskiden böyle değildi.

Gazete okurduk.

Sayfaları ıslatırken ellerimiz kararırdı.

Şimdi senin ellerinden bir ‘haber’ yok .-

Ellerin ıslak.

Gözlerim de kör olsun .



Tırnaklarımın dibine kan oturdu.

Kan konforunda.



Biliyor musun--

Eskiden böyle değildik

Ben arada susardım.

Belgesellere şiir yazardı insanlık.

Biz hayvan gibi sevişirdik.

Hiç ürkekliğin bahanesi olmadı kedi üşümesi .-



Bu kızgın dünyanın üstünde öfke közleri..

Daha da kızışacak biliyorum

Yeşile boyanacağız

Çocuklarımızın rengi değişecek

Bu gezegen uzaylılara brunch olur

Bundan sonra.

Tanrı der ki :Doğal olarak.!







Hamile bir kadın ağzından tövbe doğuracak

Zencilerin yüzü kızaracak

Solucanlar fil kusacak

Kız çocuğu babasını unutacak

Erkek çocuk annesine sokulmuş

- / ne ereği var vardı bunun?

Tanrı’nın genel kültürü sıfır.

Her soruda aynı duaya ihtiyaç duyar mı kul.

Bin yıl aynı kitabı aşkla okur mu



Okur işte-!

Bütün günahlar birbirine benzer çünkü

İnsan ağırlayamadığını günahlar.

Ben kimseye dargın değilim

Bin yıl sevişir-

Kendimi de anca affederim.



Gömleğin kırışık.

Gitarın da vardır senin şimdi.

En azından bir tane mektubun olmuştur .

Şu hayatta birine hatır sormamışsan

Orospunun bile yüzüne bakamazsın .

Kimseyi yargılayamazsın .

İnsan olamazsın .

Kimseye yardım edemezsin

hiç bir savaşı kazanamazsın

Savaşamazsın.

Hiç bir depremde sarsılamazsın

Para verseler alamazsın .









Biliyor musun

Eskiden böyle değilmiş.

“Vallahi” bile varmış.

İnsan karşı çıkarmış

Sanat da akım olurmuş

Tarihte “devrimdi” olurmuş

Şimdi gözümün önünde biri vurulsa

Ben yarın kesin regl olurum.



Şimdi böyle.

Bu ne zaman oldu?



Hangi şarkı yaptı bunu?

Kimdi bizim kızdığımız?

En son kitap –

Ne olmuştu sonra?

Benim yumurtalarıma hakkını verecek bir tane peygamber doğamadı mı yani!

Benim de acımı anlayan bir tane kitap olamadı mı!

Bunlar hep İngilizce mi yazıldı!

Bütün çevirmenler aslında şair miydi?

Hangi peygamber dedi “eğitim şart”

“sabahları erken kalk”

Ekmek aslanın ağzında derken

Aslanın blumiasını düşünmeyen bu çağdaşlık,-

“Aslanlar” gibi evlatlar doğurmaktan bahsederken

Boğularak ölebilme hesabından yoksun mu seviştiler!

Aslan bin yıldır diyette!

Ekmek falan yok size

Hadi evinize!



Düşünürler nerde düşünürler!

Sokrates’in çirkinliğimi konuşuluyor hala

Gerisi?



Daldan dala atlayan maymun iştahlı gençlik

Hala 80-90 hesabını bilmek zorunda mı



Kimsiniz siz?!!!!!



Benim canım sıkıldı.

Ben ölücem .

Gerçekten ölücem

.

Uzun uzun uyuyacağım!

Uyudukça ağırlık çökecek üzerime !

Unutucam ben .

Diycem ki-

Olur öyle…





Unuttukça başka dünyalar çözülecek ciğerimde

Ve ödem yapacak yeni’ler .

Bir öksürük gibi savsakça fırlattığım her tükürükte.

-ümit veren eksik ifade.





Eğer ;

Tanrı soracağı sorular için yarattıysa “öbür tarafı”.

Benim de “bu tarafta” cevaplarım var

Onların emeği yok muydu?-

Benim gördüklerim bu tarafta yıkımken

“öbür taraf”da ne zamandan beri ‘hayır’a kavuşmuş..

İnsanlar hayır’ı burada istemediği zaman söylüyor

Anlatamadığı zaman iblis’in şivesine sığınmasın lütfen .!





Bu bir şiir olsun Alobar .

Bu gece yalnız geldin diye

Tarihte adım kaynamayacak seninle .



Adım Mora.

Cinselliğim kemikli.

Ağzım irice .

Ve boğaları seviyorum.

Sanırım sevinince

Ellerimi yiyorum.

Dişlerimin arasını tanrıyla kaşıyorum

Ve erkek olduğum an’larda

Kitap okumak sikimde bile değil.



Eskiden böyle değilmiş !

Güneş sevinçten değil

Tutuştuğundan yanarlaşırmış

Kaç gezegen etrafında kumsal partisi yapmış

-ki sen bunların bir tanesinin içinde ki kontrol edemediği güdüleri çoğaltmaya yeminli

Tecrübesiz bir hücresin!



Gömleğin kırışık

.



Bi yerler de ..



Bi yerlerde mutlu hayatlar vardı .

Kuralların olmadığı.



Buradan akropolise bira almaya giderdik.

Sen ne yaptın Alobar!

Efes Pilse senin böyle yaptığını

Böyle raflarda fresh sakladığını

Seni Tanrıya şikayet ederdi.

Hapse bile girmezdin

Ama çok üzülürdün ya!

Çok üzülürdün.



Taşları birbirinden ayırırdın

Oyardın .

Atomun gözünü çıkarsan

-kaçabileceğini mi sanarsın!



Yok sana burada rahat !

Benim masalım olmaktan vazgeç artık

Burası 21. Yüzyıl

Artık filozoflar değil

Favoriler var!

En iyi düşünen senin anca “tam adamın” olur



Bir daha beni hiçbir tecrübemde arama!



Seni bu su kokan arayışından kovuyorum!

Ben artık marka seviyorum!

Ve sen bana ucuzsun .



Birazcık ağlasam

Barışırız

Karpuz suyu içer gergedanları konuşuruz.



Biliyorum

Böyle değildik.



Ama dedim sana –

Sıkıldım Ben .



Ölücem .

Özür dileme

Ne özrü?_

Ölücem ben .

Özürü mü kalır….

Neyse.

Sağlık olsun .



Dağlık olsun


Bağlık olsun ..



Koşalım..



Çarpışarak ölelim.



Pekmez.



Baharat.



Pancar.



Havuç değil.



hafızamıza bir eski girdi.

bütün söyleyeceğim bu.

Bu da 


Yeni değil.








Gonc.






                                                                                   (Melike Acar)


Büyük babaannem Atike'ye ..





SOFYAN


Her bahçeye düşen
bir eski tabure..
Gerisi plastik .
Yine de huzursuz cananım.
Ferforjeden Kıbleye zor oluyor artık.
Ben bir tek doğru adama yönelirim
O da yattığım yerden..
Senin yönün
-Bir yerde.
Bana ise kediler karar veriyor.
Tanrım beni affet.

Topuklarım topraktan
-ayrılarak yaşayamadıkça
Böyle güneşten de gözümü alamadıkça
İnsan olmayı anımsayamıyorum.
Adım:Gonca.


Ben güneşe yol aldıkça
Dikine gidiyorum sanki.
Ama inan ki-
Milletimin İstiklal.!

Nice omuza dokundum.
ne çil yuttum
ne de çile çektim.
Öylesine.
Ve bir'den bir'e-
Hepsi nereye gitti.

Benim hatırıma bu şarkıyı kim koydu.

Kaderle lades tutuşturan
Bütün yalnız kadınlar
sote yerlerde eteklerini biraz yukarı sıyırıyormuş
"Yalnızlığın sevişmesi Allahına kadar"..

Sen kendine razı kul edin.
Biz pulları sevdik.


Eski bir tabure.
-Bir Atike bahçesinde.
Tütün tarlasına demiş ki:
"Bakıp bakıp ne durursun yüzüme
Çatıp çatıp o gözleri gözüme
O güzel başını gel koy dizime
Yakıp yakıp şu gönlümü gel üzme.."


ya.
..

Yesari'nin usülü Sofyan.
Canı da sıkkınmış biraz.
Şiir de bile güzel .
Canım "İstanbul Yosması".
 Ben,
Fayton senesinde tozlasaydım
Yine de
Giderdim dikime.
Kimse şarkısını unutmazdı ama,
Ben ertelemezdim sözü.
"Lakin konumuz bu değil Paşam."

Hani bazen korkup korkmadığını anlamak için
ayaklarına bakar ya insan.
Öz de öyle bir şey .


Tanrım affet .
Eski bir tabure
Kapıda ki Ferrari'ye
istemezse bindirmez.

Öz de öyle bir şey.
Sen istersin ama.
Bir adım da geri gideyim demez.

Bir kötülük edeceksek-
Öylesinedir.
İnan ki değmez.
Öz bu.
Bir ısırık alınmış soğanın kokusunda bile
Zarın suçu yoktur .
Asla!


İnsan içine ektiğin her narin gonca için
Ladesine bir orman düşüyorsa bu hayatın.
Ateş söner.Sebep kalır.
Bilesin.










ATAÇ 



Yani aniden
Bir Hayal evindeyiz
düşün.
Kaygan ipte boncuğun tekiyim Ben de.
elimden eteğime.
-ve sünnetsiz bir telaşla
Aceleyim gözlerine.

Yanii,
Davul gibi olsun
Alay olsun
Bu hoşlu eğilimin
Evde ki sevdiğine!

O ki bir kadın.
Doğum günü bile vardır .

Oysa
Benim içim sakar.
Biliyor musun?
Taşı sevsem,
Git demem.
Bazı değimlerin kalıcı sesleri
siyah renkleri olur.
Gider kendine ten renklersin.
Veresiye.-

Soyadını merak etmemişken hani.
Ama dersin
Olur öyle.

-Boşuna yaşamadık
aslında diyorum
Yüzün bana dönünce.

Büyüdük nihayetinde,
bazen istemsiz
bazen el yordamı ile..

Yani,
Laf olsun diye

Bir kızgınlık güçlenir
ağlayınca
bir kitabe gibi küse küse söyler:
Benim sana aldığım nişan,
Evinde sarışın
İçinde pişman olsun!.
Közleşsin için.!
Kabuğun elimde mora çalsın!.
Bir sevişin ki !
Oh!
İçim özürle dolsun.!
baldırımda kül yuvarlasın
koca adamlar !
Kuş tüyüyle kaşınsın
-vicdan.
HEY ORDA Kİ !
Özgür olmadığın çarşaf için
Bugün kaç adam kestin!

Sen de bir kadınsın!
Bir parça bez'dir için.
Hadi al tozumu
bal etimi!
Bir kovboy gibi telaşsız olsun.

Ah be deli çocuk!
Cinayet aramızda ilkokul çocuğu gibi.

Yani,
İçimin dengesi yok benim.
Gördüğü yerde
düşecek üzerine.

Bunu yapan Adındır senin.

Senin adındır:
Gürültü.

Çünkü,
Bu bir adımdır
Sana.

ve,
Benim Yolumdur.
Çünkü!

Evet.

Adın topuktur Senin.
Ez İçindir.

Çoraktır evinde ki!

Evde ki evinde kalsın.

Kalk

Çünkü!

Yürüyerek .

-ve

İsteyerek.

Bana gel.

Çünkü.!

Ben.

Evde ki halinle

- Sana.

Evin gibi.

Çünkü.









 Gonc.

7 Şubat 2012 Salı



GİTME'NİN SÖZÜ  




Bir masa.
Ahşaptan kalma bahanesiyle
Babamın kuruntusu gibi
Karşımda.
Ve
İçten içe kurtlanmış
Bir ‘huy’ gibi
Aramızda.
Sevgilim ..
Ben bu “ayrılık duruşmasında”
Koşulsuz sevenlerin gamıyla sırıtacağım.
Ve bu sevmediğin halim de,
Sana
İyi gelecek bir kötülük gibi
Sezaryanla aldığın bir ödün gibi.
Özür’ü kusurundan kıymetli
bir
Kabul vereceğim.

Seni  kabul edeceğim sevgilim
Bu gece
Bu masa
Aramızda ki en şık mesafe .





Ve Ben..
Bir kadın elinde ağrıyan ekmeğe
-değer  ile!
Sır gibi pusuladığın
Bu Kuzey tavrın ile!
Seni
Bu gece
İçimde
yüzük parmağımdan
daha dürüst bilir halde
Kabul edeceğim..

Gürültüye teselli olmayan edebiyatlar vardır.
Düşe gelenin,
güneş aksiliği !
Bu yüzden sevmedim ben “güngörmüşlüğü”.



Ve ciğerlerde şiir yapan bir mikrobun
Tek ilacıdır : Ney.

Senin Neyin var sevgilim..
Verdiğin son nefes bu masada
Bir içli nüans.
Ne kadar güzel ölüyorsun
Bana  .
-ile!.

Mutluluk,
Hakim olduğun bir dil’i
Yuvarlayarak konuşmak kadar
Sahipsiz bırakılmış bir kök şimdi.
Benim için.
Sevgilim,
Beni Tanrı’nın huzuruna
Kırık topukla çıkarma..

“Çünkü ayrılık da sevdaya dahil..
Çünkü ayrılanlar,hala sevgili..”



Gonc.





"Şimdi blues bir ninni
güneşe rağmen karanlık kalmış
bir tenin elini tutuyor işte"
                                         Bayan Kundura







Bir evde uyku saatini üşümek söylüyorsa
geriye sarılmak mı kalıyor - ne?
bir kırışıklık
alıp alnına götürüyor eli.
ve bir nasihat tiryakisi gibi
-çıkarıp sevmeyi kalpten,
kendiyle topluyor artık.

Bazı geceler denizin eve girdiğini duyuyorum ben 
ve biliyorum ki 
klişe bir düş hepsi
Çoğu 
-"tatlı ruyalar"
inanmiyorsan da 
"Allah rahatlık versin"

Biri de şu saat benimle birlikte 
inaniyorsa denize
nolur gelsin yanima yatsin:)

Başka bir diyeceğim yok geceye .
yoklukla aram yok çünkü.
Varsa-yoksa inaniyorum 
gündüze geceye
akşamın üstüne
sabahın karşısına
ve daha kim varsa 
karşısında

bir çizgi film 
bütün masumiyetiyle
karıncalı kanalda
-evde bizimleyken
mezun olup çizgilerden
kahraman oluyorsa
çocuklara ulaşacak yalnızlığın
sözleşmesi 
çocuklarla olmayacak asla!

penguenlerin menejerleri olur mu
ya da bütün buzullarla
ortak hayalleri
turuncu renkler midir 
bilmiyorum


Yıllardan bir gün
pencerede
bir şarkı dinliyordum
kucağımda sevdigim vardı.
İçime aldım sevdiğimi
sakladım karnımda.
Her pencere kenarında
yalnız kucağımın gölgesi
ve tek parçalık sigara!

bekledik
durduk.
bir gelenimiz de yoktu
bilmiyorduk -biz tabi.
Yalnız gidecek olanin
gölgesi vurur cama


Bazı evlerin ışıkları 
insanın içinde yanıyor işte!
Kırmızı çatıdan 
sade bir ev akıyordu o gece 
gözümden .
Ben ve kalbim
yalnızlığı adımlarla gelen
bir şey sanıyorduk.

insan en çok beklerken 
tanıyor kendini
sevdigini 
-sevgiyi?



hangi içtenlik doldurabilir ki
kalbinden istemediğin 
bir şeyin gerçekligini.
Gerçek!
hangi insanla doldurabilir ki
OL'duğu hal'in kusursuz güzelliği
duruluğu ve değişmez safirligini.

gerçek !
içinde geniş yeri olan
kapısız köyün iyimser bekçisi
Kime diyebilir ki
eksiksen dur!
çoğaltma kendini!

Alır gerçek..

Buyur eder 
beklemez
Hep yanında olur.
Dilsiz oldugundan değil
çünkü,
suskunluk
bazen 
saygının bir duruşu 
tam da oluşu olduğundandır ..

Yaşam diye yol aldığın
yaşlı yolların hiç birinin 
asla girmediği o yol'da
yürüyerek işte!
sade ve sessizce
aldığın yolda renklenip
çoğaldıkça sen!
ve her gün çoğalan 
çocuklara rağmen !
bir kahraman gibi
ruhuna usta
hitap ettigin için
buyur eder gerçek.
tam da içine!

bir evde ışıklar yanıyorsa o gece
yaşayan biri vardır
ve her yaşayan da
bunu yazacaktır!