20 Şubat 2013 Çarşamba



"Ah..  Benim... Deli Goncam..”


Bu cümleyi ilk duyduğumda ilkokul 1. sınıfa gidiyordum. Arkadaşlarımla birlikte lojmanda oyun oynuyorduk.Bir çark vardı ,şimdi çarkıfelek dedigimiz.. bir ayağımızla koşarak döndürürken ,mutlu olmayı bekleyen diğer ayağı çok bekletmeden yeterli hızı yakaladığımızda iki ayak üstünde durmaya çalışırdık.Çarkı döndürmek o kadar terletirdi ki üzerinde durmaya takatimiz kalmazdı.


Şimdi Tanrı bunca emek veriyor evreni yaratırken..Sen kalk bir de içinde yaşama mücadelesi ver..olacak iş mi?..Ben ne yapıyorum?.. 


O sıra bekliyorum çarkın iyice hızlanmasını ..iki ayağımla birden çarkın üstünde tutunmadan duruyorum ve arkadaslarımın çarkı nasıl döndürdügünü izliyorum çarkın içinden ..onlar çok yorulduğunda ise “..ah be çark.. ne bu kadar hızlı dönersin..” kızgınlığıyla ortalığın  ‘sakinleşmesini’ bekliyorum..

Çaresiz kaldığım an’lar oluyor “durdurun bu çarkı birimize bir şey olacak”…!Gülüyorlar  “biz çevirdik zaten, deli!”.

Evde ve hayatta derin bir tedirginlik var o sıra ..90’lar başı ..ben daha  burnumdan nefes alıp ağzımdan verdiğimi yeni öğrenmisim..tedirginim tabi.. makina sanıyorum kendimi.. nasıl yani diyorum, çimenlerin üstünde duran demir silindirin icinde cimenlerle ismimi yazarken.. başka yolu yok mu bunun ? ağzımızdan alsak?..hep alsak mesela?..ve o nefes yemeklere dönüşse ..içimizde yaşayan çizgi film karakterleri ölmesin diye uyumasak sonra..

Fakat o sıra ailenin birbiri hakkında dedikodu yaparken sık kullandiği kelime çark ediyor beynimde “ya bırak hasta o ya!deli o!”Arada gece oyunlari oynuyoruz ..erkekler ve kizlar birbirinde ilk dokunmayı keşfediyor “ dansa davet”..yahut “ayağımın altını yala”..-ayagimin altini yala demek seni istemiyorum demekmis..ben anliyorum :bir rica.!

Ayagimin altını da yaladıysan senden baska kim sevebilir beni bu dünyada! Nasıl diyorum şunun tadı .Ben bir yalasam mesela .. gülüyor herkes !“deli ya!..”deniyorum … çığlıklı kahkahalar ,tuhaf bakışlar ..tezahuratlar..“yahu Gonca! Serkan’nın da ayakkabısının altını yalasana!”..gidip yalıyorum..

Kahraman oldum galiba!

Yüksek kahkaların arasından kaldırıp başımı yüzlerine bakıyorum bu büyük büyük şaşıran arkadaşlarımın yüzüne..Istediğim bir şaşırma hali değil bu diyorum..Ve değişiyorum…


Şimdi 26 yaşından bakınca:İnsanlarin bir tek ayaklarının altını yalamıyorum.Lakin tadı damağımda. Bir duvar tadı bilgisi gibi. Koyu,destası ve mahrem aslında..Eve giden yolu çok severim. Küçük  büyük her yaşın kendisiyle bir konuşması vardır eve giden yolda.

Deli miyim ben diyorum..

Niye deli dediler..


Yürüdüğüm yol boyum kadar fidanlarla dolu .Henüz fidanlarin bir kampanya oldugunu bilmiyorum tabi.

Kendiliğinden ve anlaşarak büyüyorlar saniyorum..

8 yaşında lojmandan eve giden yolda ağzımda ki ayakkabının tadıyla fidanlarin dallarının tadı arasinda ki farki deneyliyorum.Küçük dallar koparıp ağzıma götürüyorum.gizli gizli..

Henuz gelmemişim yasak bir aşkı ulu orta öpme faslına.

Neresinden tanımalı utanmayı…

Bütün kuşkuların özünde bir şaşırma

Tüm şaşa kalınan bakışların altında

Incelikli bir “yürü ya kulum!” var aslında.

Ince bir esinti gelir bulur ya: en kuytuda .

Eğer geçmişte ismiyle çağrılan bir Tanrısı varsa..

Ben o üşümenin sonuma kadar arkasındayım.

Kendinizi anlamak için başınıza geleceklerden yahut başınızı eğmekten hiç utanmayın derim ben ..

Sonra bir şarkı çalar..

Sahipsiz plaklar döner içimizde 

Kimimiz endişeli durur ve izler kendini

Bir şarkının içinde ….

Hayatınız yalnızca kendinizi anlamakla yükümlü olduğunuz bir yürek projesi..

Çoğaltın kent’(d)inizi!

-Deli miyiz ne?