19 Mart 2013 Salı


Tuhaf bir güne uyanmak ..



 2004 yahut 2005.. bahar ayı .. para kazanmak için girdiğim onlarca işin birinde ..-
Amasya yolundayım.. küçük bir minibüste, birbirini tanımayan 6 kişi ..
Canım sigara içmek istedi.. 11 yaşımdan beri bir bağımlılığım..
Yorgun bir ciğerin nefessiz kalışı gibidir yarıya indirilmiş bir camdan rüzgara kül savuramamak.. sağ aynadan güneşe giden esrik bir yol çiziyor küçücük bir yüz.
Benim yüzüm.
Ve radyoda cızırtılı bir ses  :
“ Garipliğim.. keder değil..geçici..gülmeyin..”

O kadar az duyuluyor ki sesi , ezbere bildiğim şarkıya hüzünlenemiyorum bile.Belli ki Tanrı benimle aynı fikirde değil.
Belki de diyorum bu hikayede Tanrı “alinacak dersler” tarafinda duruyor .
Bana düşen sağ aynada küçük bir yüz .
Benim yüzüm.
Yolun bu kısmından anladığım şey doğruysa:
Benim yüzüm’den . –
Boşu boşuna aynadan vurmuyor bu güneş
Içimde üşüyen bir haksızlık var .

Sakin bir şoför kullaniyor arabayı.. lakin sıcak vurdukça bir ilik daha açılıyor gömleğinde..belli ki terliyor çocuk diyorum..genç bir delikanlı ne de olsa .. ayak parmaklarının gaza dokunduğu bilincini gömleğine kadar taşıyacak-haklı.

Bir sigara daha..
Ateşim yok.

Çakmak arıyorum “ dur Gonca şurada olacak” diye sol tarafına çevirince başını enseden neredeyse çeneye kadar giden bir alev dövmesi görüyorum vücudunda ..
Merak edip soruyorum tabi. Kalçadan enseye kadar giden bir yolu varmış o alevin..
Yıllardır süren hazin bir aşk hikayesi anlatiyor.. tum yakisikliligi iri yari kasli vücudunun içinden sıyrılmış ruhunu göruyorum..
Naifliğin kendine has avam bir tarafı var.. hep güçlü bedenleri seçiyor ..

Konusuyoruz.. arabada ki diger arkadaslar da dahil oluyor sohbete..
Gözüm arada dışarı bakıyor .. Panait Istirati’nin Kodin’ini yeni okumuşum.. geniş tarlalara bakan kızıl bir güneşin gizemli bir gece sesine dönüşmesine bir kaç saat kaldı.. elimi çıkarıp candan rengini değiştiriyorum tenimin..yanar döner bir an.. Kodin ,nereye gitti..Hermann Hesse’nin Knulp’ı ve Ivan Karamazov ile birlikte Agora Meyhanesi’nde belki de.
Ve her nedense:

Bu anı kaçırmamalıyız! diyorum..  yine abartılı bir Gonca sesi..yine “deli mi ne?” esintisi..

Ileride ufak ufak köy yollarına girişi gösteren küçük otlar ve menekşelerle sınırlandırılmış bir şehircilik oyunu gibi duran isim isim tabelalar var..

Giriyoruz bir köy yoluna.. bir kaç ev sonra ..geniş bir tarlaya açılıyor köyün sonu .. bucaksız yer:son duragımız .. orta yerine park ediyoruz arabayı.. Afrika’ya has bir sarsıntıyla..değişmez buranın bu yolu.. hangi ihale görür ki burayı ..

Bir kaç oynak şarkı .. bir kaç şişe su..kapısı açık bir minibus.. minibüste balon şişirme makinası ve bir sürü şişirilmemiş balon.
Bir organizasyon için çıktık aslında bu yola sonunda çok iyi para var-nereden baksan iki aylık ev kirasi ,mavi jeans’den iki kot pantolon..

Biraz yürüyorum tarlada..ayaklarım kaşınıyor..başak mı bunlar diyorum.belli ki bereket getirmeyen bir arsa..bitkiden anladığımdan değil ama öz’üm bir yerden çıkarıyor bu boşluğu..


Okulda hazırlandığım bir oyunun sahnesi geliyor aklıma..”daha iyi oynayabilirdim” diyorum.. yahut aniden çılgınca eskrim yapmak istiyor canım..alıp hiç tanımadığım biriyle yasak yasak sevişmek istiyorum..çok sıcak..ama hava değil.. ara ara göğsüme kesik atılıyor ..bir kavgada camdan dışarı fırlayan “tiyatro tarihi” kitabım geliyor aklıma.. eski bir kanat türküsü “uç uç uğur böceğim annen sana  terlik pabuç alacak..” sırtımda bir et beni bulmuş gibi şaşkınlıkla seyiriyor çenem..sanki sırasını bozmayan bir memur gibi neşterliyorum  yanağımı..
O günün hikayesi olsun istedigimi bugun bile hatirliyorum.
Azıcık mutsuz biri olduğumu bulduğum gündür o gün.
Tedirgin oluyorum bu keşiften .
Ve ölümsüzleştirmek istiyorum.
Bugün başlıyor hayatım diyorum.
Bir daha da buraya ayak basmayacağım demek için seçilmiş kızıl renkli bir başak tarlasında çevirip kafamı beş kişilik farkındalığıma bir soru soruyorum..

“ Denge nedir sizce?”


 bir bebek eli buyuklugunde ki alnımın tam ortasında duran yuvarlak ,biraz da kırışmış objektifimden yakınıma getirerek yüzleri –insanlık tarihinden acele bir merakla
basıyorum deklanşöre :

kalbimden bulanık görüntülü polaroid bir sevinç..

“bu an’ı asla unutmayacağım. “


bugün hatırladım.
Ve aceleyle anlattım işte.


hey gidi yetişkinlik : )








“hayat çok kıyak..” G.B.

8 yorum:

  1. Baya iyi güzel. Gonca, neyse siktir et.

    YanıtlaSil
  2. Kodin'in o lanet annesini bile özledim, elinde 2 litre kızgın zeytinyağıyla. İlk okuduğum kitaptı o, şimdi hatırladım. Sizin başak tarlalarıyla benim pencereden sızan sabah güneşim, ilkokula giden ellerim yarışacak.

    YanıtlaSil
  3. http://www.youtube.com/watch?v=C2aMSJc-liQ
    şunun eşliğinde okuyunca değişik bir etki bıraktı üzerimde.

    YanıtlaSil
  4. özüm bi yerden çıkardı bu boşluğu...

    YanıtlaSil
  5. Denge; orta yolculuktur, herkesle dost/herkesle arkadaşçılıktır, haklısıncılıktır, anlıyorum seniciliktir, kim olsa aynı şeyi yapardıcılıktır vs. diye uzar gider. Hasılı ne kadar çok denge o kadar çok kendinden uzaklaşmadır.

    YanıtlaSil
  6. Benzer yollardan benzer soru işaretleri ve ünlemlerle geçmişiz.
    Bugün Ayşe ARMAN ile röportajını okuyunca anladım.
    Aynadaki görüntümden hoşlanmıyorum ama hayattaki benzerlerim bana "güvende" hissettiriyor. Sana da olur mu bilmem; zor bir hayatı olmuş hatta tabiri caizse "imkansızlık içinde imkan yaratmış" ve hayalini kurduğu her neyse ona ulaşmış kimseleri izlerken /dinlerken/ okurken içimi gurur kaplıyor. Tanımam etmem ama bana hep umut oluyor; "Ben de yapabilirim!! Benden daha fazla imkanı yoktu elinde -sadece hayalleri..
    Onun da kanamış dizleri benimkiler gibi..
    Neden bir başka kız çocuğu da beni okurken "o yaptı ben de yapabilirim" demesin?
    Ben neden başkasının yolunda mum ışığı olmayayım?"

    der dururum.. der uyurum.. der yürürüm veya der dinlerim..

    işte sen, bugün bana mum ışığı oldun hatun.
    yolun açık olsun..

    YanıtlaSil